6 Kasım 2012 Salı

Kar Kokusu - Ahmet Ümit



Kar Kokusu' nda güzel bir kapak, güzel bir isim, sevilen bir yazar bir arada. Sıcacık kahvemi alıp okumalık bir hali var. Üstelik kitap Rusya'da geçiyor; Kristin Hannah' nın pek meşhur olmayan Kış Bahçesi kitabını okuduğumdan beri hayalimdeki Rusya daha da masalsı, daha da farklı. Buraya kadar herşey pek güzel. Ama...

Konusu, başta pek de ilgimi çekmedi. 80li yıllarda TKP'nin Rusya' ya gönderdiği bir grup genç, başka ülkelerden gelen koministlerle birlikte eğitiliyor, bu sırada grubun içinde bir köstebek olduğunun öğrenilmesi ve yaşanan cinayetlerle ortalık karışıyor.

İstiyorum ki cinayetler işlensin, katil aransın, sayfalarca ipucu yakalamaya ve katilin kim olduğunu bulmaya çalışayım ki kitap beni meraklandırsın, heyecanlandırsın, kendine bağlasın. Ve en önemlisi öyle bir sonla bitsin ki arka kapağı kapattığımda bir an durup olay örgüsünü baştan düşünmeme sebep olsun.

Kar Kokusu' nda cinayet işleniyor ve katil aranıyor ama bir türlü etkileyici ipuçları gelmiyor, son bölümlere gelene kadar zanlıların isimleri ve hikayelerini birbirine karıştırıyorum, arada anlatılan hikayeler ve yaşam öyküleri bir türlü beni sarmıyor.

"Kesin gözden kaçırdığım bir şey var, bu kadar basit olamaz" diye diye son sayfayı da okuyorum ve kitap sürprizsiz bir şekilde bitiyor.

Okuduğuma pişmanım diyemeyeceğim ama maalesef Ahmet Ümit ile bir arada hatırlamak istediğim bir kitap değil.

Son olarak okumayı düşünenler için bir hatırlatma: Ahmet Ümit bu kitapta anlatılan ortamlarda birebir yaşamış, kendi deneyimlerine ve gençliğinde eğitim aldığı Rusya'daki eğitim merkezinde gördüklerine-hissettiklerine dayanarak yazmış.